Depresyon büyük
bir üzüntü, endişe, suçluluk ve değersiz hissetme, başkalarından uzaklaşma,
uyku sorunları, iştahsızlık, cinsel istek kaybı ya da her zaman ki faaliyetlere
karşı ilgisizlikle belirginleşen duygudurumudur.
Depresyonda olan
kişi dikkatini toplamakta zorluk çeker. Okuduklarını, başkalarının
söylediklerini anlamakta zorluk çekerler. Bazıları yalnız oturup susmayı tercih
eder, bazılarıda yerinde duramayıp sürekli gezinir hareket eder. Bir problemle
karşılaştıklarında hiçbir çözüm akıllarına gelmez. Ayrıca kişisel hijyen ve
görünüşlerini ihmal ederler, fiziksel bir temeli olmayan çeşitli ağrı ve
sancılardan yakınırlar. Çoğu zaman keyifsiz, umutsuz ve endişelidirler (Davison
ve Neale ,1997)
Ancak bunlar
günlük yaşadığınız stresli olaylardan sonra bugün çok depresyondayım gibi bir durum değildir! Her
üzüntü de depresyon değildir. Depresyonda
olup olmadığınızı anlamak için bir takım kriterler vardır. Depresyon teşhisi için bunlardan en az 5 tanesinin her gün 2 hafta
süreyle var olması gerekir;
1.
Üzgün, bitkin
duygudurum günün büyük kısmında ve hemen hergün,
2.
Her günkü
faaliyetlerde ilgisizlik ve hoşnutsuzluk,
3. Uyumada güçlükler,
başlangıçta uykuya dalamama, gece uyanıp bir daha uyuyamama ve sabah çok erken
uyanma ya da bazı hastalarda zamanın çoğunu uyuyarak geçirme isteği,
4.
Faaliyet düzeyinde
değişiklik, hareketlerde aşırı yavaşlık ya da aşırı harketlilik.
5.
İştah azalması ve kilo
kaybı ya da iştah ve kilo artışı,
6.
Enerji kaybı ve aşırı
yorgunluk,
7. Kendini güvenin
azalması, değersiz hissetme, herşeyden dolayı kendini suçlama,
8. Düşüncede yavaşlama ve
kararsızlık gibi dikkari toplamada güçlükten yakınma ya da gerçekten güçlük
çekme,
9.
Yinelenen ölüm ve
intihar düşünceleri,
10. Gürültüden kalabalıktan rahatsız olma
11. Sinirlilik.
İnsan neden depresyona
girer?
Depresyondaki
kişiler çocukluk ya da gençlik döneminde ana baba kaybı, birbirini izleyen
çeşitli kötü yaşam olayları, arkadaşlarla sorunlar, öğretmenlerin eleştirisi
sonucunda kendinin, dünyanın ve geleceğin olumsuz olduğuna ilişkin şemalar geliştirir.
Depresyondaki kişi daha önceden edindiği kendine, hayata ve geleceğe yönelik
olumsuz şemalar ya da inançlar nedeniyle, bu şemaların öğrenildiği durumlara
yakından ya da uzaktan benzeyen yeni olaylarla karşılaştıklarında harekete
geçerler (A. T. Beck, 1987). Yani ileriki yıllarda da buna
benzer olaylar yaşadığında örneğin çok sevdiği bir yakınının vefat etmesi,
ayrılık, evlilikte sorun, arkadaşlarıyla sorunlar, işsizlik, maddi sıkıntı gibi
bu düşünceleri tetiklenir ve depresyona girer.
Fakat yine de böyle olaylar yaşayan
herkes depresyona girecek diye bir şey
yok. Bazı kişilerde depresyona karşı bir yatkınlık vardır. Yapılan
araştırmalarda depresyon hastası kişilerin akrabalarının da depresyon geçirdiği
saptanmıştır. Yani genetik özellik depresyon oluşumunda önemli bir rol oynuyor.
Tabi ailede yaşanan bazı felaketler ile ailenin farkında olmadan yaptığı eğitim
hatalarının da çocuğun ruh dünyasını depresyona yatkın hale getirmesi de önemli
bir etkenlerdir.
Bazı kişilik özelliklerine sahip kişiler
depresyona daha yatkındır. Mükemmeliyetçi, aşırı duygusal vb. Ayrıca bazı ağır hastalıklar
da depresyon riskini arttırmaktadır.
Depresyon
Tedavi Edilebilir Mi?
Elbette. Hafif depresyonda psikoterapi
öncelikli olarak seçilmelidir. Ağır
depresyonlarda doktorunuz ilaç tedavisine hemen başlayacaktır yanısıra
psikoterapiye mutlaka devam etmelisiniz. İlaçlar biyolojik kaynaklı
depresif düşünceleri düzeltebilir, ama çocukluk yaşantılarından edinilmiş
olumsuz otomatik düşünceleri olumluya dönüştüremez. Bu düşünceler
dönüştürülemediği müddetçe kişi için hep bir depresyon riski söz konusu olur.
Bilişsel davranışçı terapilerde, kişinin önce bu olumsuz otomatik düşüncelerini
fark etmesi sağlanır. Sonra bunların kaynakları araştırılır ve sorgulanır, bu
düşüncelerin temelindeki inançların değiştirilmesine çalışılır.
Uzm.
Psk. Nurdan BEŞEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder